top of page

Hristiyanlığın Tarihçesi

   Hristiyanlığın doğduğu zeminde Yahudilik ve diğer kültürlerin etkisi önemlidir. Zira bu dönemde Yahudiliğin, hem Helenist kültürden ciddi anlamda etkilenip kendi dillerini unutmaya başladıkları hem de bir birinden farklı birçok Yahudi mezhebinin bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu dö- nemde Yahudilerin, din anlayışlarının birbirinden oldukça farklı olduğu söylenebilir.

 

    Grek, Roma, Helenistik ve Pagan (Putperest) kültürlerinin de Hristiyanlı- ğın oluşmaya başladığı dönemde etkili olduğu söylenebilir. Felsefi açıdan Grek kültürü, Yeni Eflatunculuk gibi ekollerin Hristiyanlığın teslis doktrininin gelişmesinde önemine dikkat çekilmektedir. Romalıların, imparatorları tanrılaştırma eğilimi; Helen ve Pagan kültürünün ölen ve yeniden dirilen tanrılar aracılı- ğıyla kurtuluşun gerçekleşeceğine inanmaları, Hristiyanlığın bazı doktrinlerinin şekillenmesinde etkilidir.

Hristiyanlık, Grekçe Christos kelimesinden türemiş ve Mesihçi anlamına gelmektedir. İlk defa bu isim onlara, Antakya’da Gentile (Yahudi olmayanlar) anlamında kullanılmıştır. İslam literatüründe Nasraniyye, Mesihiyye ve İseviyye şeklinde isimler kullanılmaktadır.

bilgi

Doğuşu

Doğduğu Zemin

Hz. İsa: Hz. İsa’nın doğumu her ne kadar günümüzde miladi takvimin başlangıcı olarak kabul edilse de onun, MÖ. 5 veya 4 yıllarında doğduğu söylenebilir. Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde farklı Yahudilik anlayışlarının olduğu görülmektedir. Hz. İsa, söylemlerinden rahatsız olan Yahudi din adamlarının kışkırtması ve Romalıların infaz etmesi sonucu çarmıh hadisesiyle karşı karşıya gelmiştir.

Hristiyanlar dinlerinin kurucusu olarak Hz. İsa’ya işaret etseler de burada referans aldıkları şahıs, tarihsel İsa’dan daha çok tanrısal İsa olarak adlandırılan tarih üstü ve mucizevi bir kimliğe sahip olan bir kişiliktir. Zira gerçek İsa, Hz. Musa şeriatine sadık bir kişi olarak yaşamışken; Tansrısal kişiliğe sahip olduğu iddia edilen İnancın İsa’sı, Musa’nın şeriatini kaldıran bir kişiliğe ve tanrısal özelliğe büründürülmüştür.

Havariler Dönemi: Hz. İsa sonrası dönemde en genel hatlarıyla ikiye ayrılmıştır. Bunlar, Yahudi-Hristiyanlığı ve Gentile Hristiyanlığı (Yahudi olmayan/ Putperest kökenli Hristiyanlar).

not

Hıristiyanlar dinlerinin kurucusu olarak Hz. İsa’yı görürler. Ancak burada referans aldıkları İsa, (İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilen) tarihsel İsa’dan daha çok, İnancın İsa’sı olarak adlandırılan tarih üstü ve mucizevi bir kimliğe sahip, tanrısal özellikleri olan bir kişiliktir.

Yahudi- Hristi yanlığı: Bazı hususlarda dönemindeki Yahudi liderlerle tartı şmış olmasına rağmen Hz. İsa’nın Musa şeriati ne sadık bir Yahudi gibi yaşaması sebebiyle Musa şeriati ne uymayı öğütleyen ve İsa’nın beklenen Mesih olduğuna inanan akıma Yahudi-Hristiyanlığı denir.

 

 Genti le- Hristi yanlığı: Kurtuluş için Musa şeriati ne uymanın şart olmadığını, sadece İsa’nın insanlığın günahları için kurban olduğuna iman etmenin yeterli olduğunu kabul eden akıma Genti le-Hıristi yanlığı denir. Bu akımın başını, Tarsus’lu Pavlus çekmektedir. O, domuz eti yememe, sünnet olma, Cumartesi yasağını (Şabat) ihlal etmeme gibi hususların kurtuluş için yegâne şart olmadığını söylemiştir.

Hz. İsa hayatı nda hiçbir zaman domuz eti yememişken, sünnet olmayı öğreti rken, Şabat kurallarına riayet ederken; Pavlus’un başını çekti ği Genti le-Hristi yanlığı bu hususların hiçbirini uygulamamıştı r. Günümüzdeki tüm Hristi yan mezheplerinin Genti le-Hristi yanlığının devamı olduğu, Yahudi Hristi yanlığı gibi akımların ise tarih içinde yok oldukları göz önüne alınırsa Hz. İsa’dan günümüze kadarki değişim gözler önüne serilmiş olur.

Başlangıçta Hristi yanlara zulmeden Pavlus, Kutsal Kitapta’taki Resullerin İşleri kitabı 9/1-6’da iddia etti ği üzere bir vizyon aracılığıyla İsa’yı görmüş ve böylece bu harekete dahil olmuş bir kişidir. Musa şeriatı nın esneti lmesinde, Tanrı yerine İsa’yı merkeze alan Hristi yanlık yorumunun ve Tanrısal özelliğe sahip İsa düşüncesinin ortaya çıkmasında önemli rolü olmuştur.

Hristi yanlığın paganlar arasında yayılmasında en önemli misyoner olan Pavlus’un misyonerlik stratejini bizzat kendi söylemiyle şöyle aktarabiliriz:

“Kimsenin kölesi olmayan özgür biri olduğum hâlde, daha çok kişiyi kazanayım diye kendimi herkesin kölesi yaptı m. Yahudileri kazanayım diye Yahudilerle Yahudi oldum. Musa şeriati altı nda olmadığım hâlde, onun hükmü altı nda olanları (Yahudiler) kazanayım diye onlara şeriati n hükmü altı nda biri gibi davrandım. Kendim Tanrı’nın kanununa sahip olup Mesih’in kanununun hükmü altı nda olduğum hâlde, kanuna sahip olmayanları (genti le) kazanayım diye, onlara kanunu olmayan biri gibi davrandım. Zayıfı kazanayım diye zayıfla zayıf oldum. Mümkün olan her yolla birilerini kurtarayım diye her tür insanla her şey oldum.''

bilgi

Hıristiyanlığın yayılması için yapılan faaliyetlere, misyonerlik denilir.

Pavlus’un Üç Misyon Yolculuğunun Haritası

Konstantin’den Büyük Gregory’ye Hristiyanlık

Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’nda Konstantin’in ilan ettiği Milan Fermanı’na (313) kadar illegal bir din olarak kabul edilmiştir. Bu ferman ile beraber imparatorlukta Hristiyanlara yapı- lan takibat son bulmuştur.

Bu dönemde İsa’nın Tanrı olmadığını söyleyen Arius (ö. 336) ile İsa’nın Tanrılığını savunan Athanasius’un (ö. 373) görüşleri karşı karşıya gelmiş ve İznik Konsili’nde (325) Athanasius’un görüşü kabul edilmiştir. Ardından da 395 yılında I. Theodosius, Hristiyanlığı Roma’nın resmi dini olarak ilan etmiştir.

Ortaçağ Dönemi

Bu dönemde Papalık makamı ile imparatorluklar birleşerek, kilise-devlet bütünleşmesi meydana gelmiştir. Bu, Slavların Hristiyanlaştırılmasında olduğu gibi misyonerlik faaliyetleri için de olumlu sonuçlar doğurmuştur.

İkon kırıcılığı olarak adlandırılan ve İmparator III. Leon’un, 730’larda kiliselerde bulunan aziz ve şehitlerinin suretlerinin (ikon) kırılmasını emrettiği olay, dönemin en ciddi problemlerinden biridir.

1054 yılında Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin birbirini aforoz (kâfir) ilan etmeleri; 1096-1272 yılları arasında gerçekleşen Haçlı Seferleri; Kilisenin çok fazla dünyevileşmesine karşı Fransisken, Dominiken gibi tarikatların kurulması, Ortaçağ’ın önemli olgularındandır.

bilgi

Konsil: Çeşitli dinî geleneklerde (özellikle Hristiyanlık ve Budizm’de) inanç esasları ve ritüeller gibi konulardaki sorunları görüş- mek ve karara varmak üzere üst düzey din adamlarının katıldığı toplantıya denir.

Modern Dönem

14. yüzyıldan sonra kilisenin ihtiyaçlara cevap veremediği, dini anlamdaki açıklamaların yetersiz kaldığı ve Hristiyanlığın temel öğelerinden uzaklaşıldığı şeklindeki söylemler etrafında, Reform hareketlerinin başladığı görülür. Bu hususta Martin Luther (ö. 1546), reform hareketlerinin öncülüğünü yapmıştır. 18. yüzyıldaki Batı Aydınlanması ile kilise teolojik konularda bilim ve felsefenin kendine yönelttiği sorulara cevap vermekte zorluk yaşamıştır.

Sonraki süreçte de misyonerlik, misyonerliğin bir türevi olarak işlev gören diyalog ve ekümeniklik şeklindeki söylemlerle modern dünyada varlığını sürdürmektedir.

bottom of page